EVLENME
Akdağmadeni ilçe genelinde; evlenme yaşının ortalaması 18-20 yaşları arasındadır. Özellikle kırsal kesimlerde insan gücünden daha fazla yararlanma isteği, evlilik yaşını yükseltmiştir. Ancak, tarımda makineleşmeye geçilmesi ve teknolojinin verdiği avantaj bu anlayışı ikincil plana bırakmıştır.
Savaştan dönmeme, genç yaşta ölüm, erkek çocuğa sahip olamama...vb sebeplere bağlı olarak, nadiren de olsa "içgüveği" ve "Levirat" gibi evlilik türlerine de rastlanılmaktadır.
Hane reisi olan baba, anneye nazaran, daha disiplinli olur. Yaş bakımından küçük olsa dahi, erkeğe karşı saygı hiçbir zaman ihmal edilmez. Büyüklere karşı büyük bir saygı ve hürmet duyulur. Gelin kaynana-kayınbabasının, çocuklar da anne-babalarının yanında fazla rahat hareket edemezler. Bu bir nevi saygı olarak addedilir. Ayrıca, kadın erkek arasında fark gözetilmeksizin bağda-bahçede ve tarlada birlikte çalışır.
Düğünlerimiz; Hızlı değişim ve gelişim, kendisini gelenek ve göreneklerde de hissettirmektedir. Düğün adetlerine de yansıyan bu hızlı değişim, son 10-15 yılda önemli bir grafik çizmiştir. Düğün adetleri, temelde benzerlikler olmakla beraber, köyden köye çeşitli değişiklikler arzetmektedir.
Görücü usulüyle evlenilirken, zamanla sosyal şartların ve toplumun değer yargılarının değişmesi, gençlerin birbirlerini tanımalarına, dolayısıyla da tanışarak evlenmeleri sonucunu doğurmuştur.
Ailelerin rıza göstermemesi ve çeşitli ekonomik sebeplere bağlı olarak yaşanan "Kız Kaçırma" olayları fazla yaşanmamaktadır. Boşanma olaylarına da nadiren rastlanılır. Düğünlerdeki; çalgı, oyun, düğün süresi...gibi örf ve adetler kısmen de olsa unutulur hale gelmiştir. Davullu-zurnalı geçen düğün törenleri bazen üç bazen de dört gün sürer. Tam anlamıyla, her yaş grubundan insanın mutlu olduğu, düğün merasimlerini genişçe ele almak şüphesiz ki, daha faydalı olacaktır. Alt başlıklar halinde sunacağımız, düğün adetlerini, "Dünü ve bugünü" ile mukayeseli olarak aktarmaya çalışalım:
Kız isteme; Oğlunun, evlilik çağına girdiğini gören anne-baba, kız aramaya başlar. Bu kız arama işi, bazen de 6-7 ay gibi uzun bir süreyi kapsar. Genelde, kendisiyle evlenilmesi dinen caiz olan en yakın ailelerden başlanılır. Şayet, akrabalardan aranan şartlarda bir kız bulunamaz ise, sıra akraba dış evliliğe gelmiştir. Kimi zaman ev ev, kimi zaman da köy köy veya belde belde gezilir. Önceleri kız ile oğlan'a cevap hakkı tanınmazken, son yıllarda bu hak, tamamıyla kız ve oğlana bırakılmıştır. Kız ve oğlanın istemediği evlilik, köyler dışında pek yaşanmamaktadır.
Kız arama işi, tamamlanıp, bir kızda karar kılınmış ise, dünür gitmeden önce, oğlan tarafı yakınlarından birisi, talip olunan kızın ailesine gönderilir. Oğlan tarafına, kızlarına, dünürlük düşündüklerini ifade eder. Alacağı cevap, olumlu olursa, sıra; oğlan tarafının dost ve akrabalarından oluşan bir heyeti, kız tarafına dünür göndermeye gelmiştir.
Dünür Gitme: Kız ve oğlan tarafının, karşılıklı araştırma ve soruşturma, gerekiyorsa büyüklere danışılma sürecinin ardından yapılacak iş, dünürcü göndermektir. Beş-altı kişiden oluşan "Dünürcü Heyeti" nde anne-baba mutlaka bulunur, şayet anne-babadan biri veya her ikisi de hayatta olmadıkları nedeniyle bulunamazlarsa, o zaman sırasıyla; amca, yenge, hala, teyze ve diğer yakınlar anne-baba vekaletini yürütürler. Geleceği önceden haber verilen bu dünürcü heyeti, oğlan tarafına giderken, çeşitli hediyeler götürmeyi de ihmal etmez. Kız tarafına intikal eden heyet, hoş-beşten sonra konuyu açar ve dünürlük anar: "Allah 'ın emri, Peygamber Efendimizin kavli ile, Kızınız...........'yı Oğlumuz .........'ya istemeğe geldik" denilir. Kız tarafı, anılan dünürlük talebi karşısında, yakın dost-akraba ve konu-komşuya danışma safhasını tamamlamış ve sonuç da olumlu ise, "Allah yazdıysa ne diye/im.. dostlarımı kıralım " diyerek, dünürlük işinin gerçekleşeceği belirtilir. Bazen de sert çıkışlar yapılarak, "Allah yazdıysa bozsun" şeklinde reddedildiği de görülür.
Söz Kesme; Oğlan ve kız adını belirlemek üzere yapılan "Söz Kesme" (=Yüzük Takma) adeti, bazen de "Nişan Töreni" ile birlikte gerçekleştirilir. Yakın dost ve akrabaların da bu törene katılmaları sağlanır.
Bu törende, düğünü andıran bir kalabalık yaşanır. Davetliler hep birlikte kız tarafına varır ve bu esnada "Şerbet içme" adeti yapılır. Dualar eşliğinde açılan şerbet, içilir ve daha sonra yemek ikramına geçilir. Kız tarafında, davetlilere verilen bu yemek ikramı için de, oğlan tarafı, keçi veya koyundan oluşan 'etlik' gönderir ki, buna "Saçı" denilir. Saçıyı götüren kişiye ise "Tilki (=Keçici) adı verilir.
Bu aşamada, yani nişan sonrasında, oğlan tarafının gelin kıza (gelin adayı) taktığı takı ve diğer hediyelere karşılık olarak ve akrabalığın daha da pekişmesi, yerel ifadeyle "sıkı-fıkı" olması amacıyla, kız tarafından da bir heyet eşliğinde "Heybe Dönderme" adeti yapılır. Son bir kaç yıl içerisinde nişan törenleri tamamıyla düğünle birleştirilmiş durumdadır.
Şayet, sonuç olumlu değil de, biraz düşünüp- taşınmak gerekiyorsa, " Hoş geldiniz. safa geldiniz. ancak biraz müsaade edin, eşimize-dostumuza soralım..." diyerek, dünürlük işi başka bir güne ertelenir. Bazen de, "Kısmetinizi başka kapıda arayın.." denilmek suretiyle dünürlük işi reddedilir.
Dünürcü heyeti, 'evet' cevabını alınca, sıra diğer şartların konuşulmasına gelir. Birincilik arzeden konu, şüphesiz "Başlık Parası" veya "Süt Hakkı" dır. 1950'li yıllara kadar, tahıl, gayrimenkul, ve canlı hayvan karşılığında gerçekleştirilen evlilikler, yerini "Başlık Parası" adıyla, nakide bırakmıştır. Bazen de "Kardeş Yolu" adıyla gündemdeki yerini alan ve 1980'li yıllara kadar devam eden bu başlık parası da, zamanla "Süt Hakkı"na dönüşmüştür. Evliliklerde; başlık parası veya süt hakkı alındığı takdirde, "Çeyiz Düzme" işi, kız tarafınca gerçekleştirilirdi. Son yıllarda ise, özellikle 1980'li yıllardan itibaren, adeta bir meta karşılığında gerçekleşen evlilikler unutulmaya yüz tutmuş olup, çeyiz işleri de, tamamıyla, erkek tarafından gerçekleştirilmektedir.
Günsalık Alma: Düğün merasimi için koşuşturmaya başlayan oğlan tarafı, önce bir heyet göndermek suretiyle "Günsalık Alma" adı altında düğün gününü kararlaştırır. Kısacası, oğluna gelin getirmeye çalışan baba, ter su içerisinde kalır. Kız tarafına düğün günü için giden heyet, düğünün başlama gününü bir takvime bağlar. Kız babası veya ileri gelenlerden biri tarafından "Tamam akraba........... günü/tarihinde bayrağını dik(=kaldır)" şeklinde düğün gününün tarihi belirlenir.
Bu esnada, yine düğün için gerekli olan alacak-verecek konuları da tekrar gözden geçirilir. Bilhassa, düğün yemeği için saçı gönderilir. Ayrıca, bir torba çay şekeri başta olmak üzere, gerekli olan diğer gıda maddeleri de gönderilir. Yine son zamanlarda bu yemek, yani kız tarafında ikram edilen yemek adeti de kaldırılmıştır. Buna sebep ise, ulaşım imkanlarının mevcudiyeti ve kız tarafında bir gece yatma adetinin kaldırılmış olmasıdır.
Artık düğün gününün kesinlik kazanmış olduğundan, "Gelin kız" akraba ve komşular tarafından evlere davet edilir.
Bayrak Kaldırma; Düğün gününün kararlaştırılmasının ardından en az bir ay veya onbeş gün önceden düğün okuyuntusu (okuntu) dağıtılır. Bütün dost ve akrabalar uzak-yakın farkı gözetmeksizin, hatta civar köyler dahi davet edilir. Bu okuntu, son yıllarda "Davetiye" şekline dönüşmüş durumdadır.
Düğün gününün başlamasından bir önceki akşam "oğlan Evi"nde komşular toplanır. Bu toplantıda düğünün yarın başlayacağı mesajı verilir ve düğün işlerini yürütmek üzere sözü dinlenen ve ağzı laf yapan bir veya iki kişi "Düğün Kahyası" seçilir. Daha önceden belirlenen, davul-zurna ekibi de bu kahya/kahyalardan sorulur. Yani, çalgıcılara; yeme-içme ve barınması konusunda yardımcı olur.
Ertesi gün. yine komşular "Bayrak Kaldırma" adetini gerçekleştirmek üzere tekrar davet edilir. Bu topluluk eşliğinde, daha önceden hazırlanan, uzun bir ağaç parçasına asılan Ay-Yıldızlı Türk Bayrağı dualar eşliğinde dikilir.Hemen akabinde, gençler ve orta yaşlılar tarafından halaylar çekilir. Artık, tam anlamıyla düğün başlamış demektir.
Bayrak kaldırma işlemini takip eden ilk gün, gece vakti, kız tarafına birikilir. Bu toplantıda eğlencelerin ardından sıra, gelin adayı ve yakınlarını ağlatmaya gelmiştir, derken "Ana Kınası Yakma" adeti yerine getirilir. Ayrıca, bazı köylerde ise, düğünün ikinci günü de oğlan tarafından gelenlerce, ikinci bir kına yakma işlemi daha gerçekleştirilir.
Düğünün ikinci günü bazı yörelerde "Okuntu Toplanma" adıyla, davetliler toplanır. Gelin inme gününde, düğüne katılamayacak olan davetliler "Okuyuntusunu" (=töre) vererek, düğüne katkıda bulunur. "Alah hayırlı eylesin, en kötü gününüz böyle olsun" diyerek, düğünden ayrılır.
Düğünün ikinci günü gelin adayı, her hangi bir müsait eve götürülerek sabah erken saatlerde "Gelin Hamamı" adeti gerçekleştirilir. Burada toplanılacağı, genç kızlara haber verilir. Katılımcılar, gönüllerince eğlenir ve çerez yerler.
Ardından, oğlan tarafından gelen yengelerce (=Kınacı Ekibi) ikindi üzeri "Gelin Kınası" yakarlar. Bu adete "Başövme" adı da verilir. Baş övücü kadın öne geçer, arkasına gelin adayı ve diğer kadın-kızlar durur. Göz yaşlarıyla şu mısralar dökülür ağızdan:
Çattılar ocak taşını,
Kurdular düğün aşını,
Öğdüler kızın başını.
Kız anam Kınan Kutlu olsun.
Kutnu asbabın mübarek olsun
Atladı geçti, eşiği,
Sofrada kaldı kaşığı,
Büyük evin yakışığı.
Kız anam Kınan Kutlu olsun.
Kutnu asbabın mübarek olsun.
Elimi soktum ıstara,
Elimi kesti ustura,
Mevlam şirin göstere.
Kız anam Kınan Kutlu olsun.
Kutnu asbabın mübarek olsun.
Hani bu kızın anası,
Kağıt içinde kınası,
Etinde mumlar yanası,
Kız anam Kınan Kutlu olsun.
Kutnu asbabın mübarek olsun.
Karakuş döner havada,
Ciğer kaynar tavada,
Bir daha yok muydu yuvada.
Kız anam Kınan Kutlu olsun.
Kutnu asbabın mübarek olsun.
Zeytin bahçesinde zeytin ağacı,
Dökülür yaprağı, kalır siğeci,
Anamdan ayrıldım nedir ilacı.
Kız anam Kınan Kutlu olsun.
Kutnu asbabın mübarek olsun.
Davul-zurna ekibi eşliğinde düğün süresince başta; trakya, demirağa, ağırlama, gelin, kamalı, Ankara, Narey, Kartal. .. ..halayları çekilir. Geceleri de yine düğün evlerinde çeşitli ortaoyunları (seyirlik halk oyunu) oynanır. Özellikle, davul-zurna ekibi eşliğinde oynan "Ağırlama" oyunu esnasında;
Hey huvarda huvarda,
Aynam kaldı duvarda
Vur davulcu davula
Sevdiğim kız pınarda.
Ahlatın başındayım,
Onaltı yaşındayım.
Kınamayın ahbaplar.
Bir sevda peşindeyim.
Atalım mı ?.. Atalım.
Nereye?
Arabanın tekerine,
Kızların bekarına.
Atalım mı ?.. Atalım.
Nereye?
Ağ dağın ağzınada,
Kızların boğazına. şeklinde mısralar dile getirilir.
1960'li yıllara kadar, düğün törenlerine "Güreş Müsabakaları" da ilave edilir, hatta vazgeçilmez proğram addedilir ve çevredeki pehlivanlar özel olarak davet edilirdi. Harmanlarda gerçekleştirilen karakucak güreşlerinin, bazen bir gün sürdüğü de olurdu. Dereceye giren güreşçilere ise, oğlan tarafından çeşitli ödüller verilirdi.
Düğünün son günü, yani gelin almaya gidileceği gün, sabah erkenden kalkan davul-zurna ekibi, dertli bir uzun hava çalarak düğünün en duygulu bölümünü ifa eder. Bu dertli ezgiyi duyan kız anası, yıllardır büyüttüğü yavrusundan ayrılacağını yüreğinde hissederken gözlerinden de yaş eksik olmaz.
Gelin Alma: Oğlan tarafının, kız tarafına intikaliyle birlikte 'Gelin Alma' faslı başlar. Erkek tarafının geldiğini gören kız tarafı, köy dışında düğün alayını (=düğüncü) karşılar ve karşılıklı sorular yöneltilirdi.
Taptığın tapı,
Yaptığın yapı,
12 bahçe, 52 kapı,
Eşiğini bekleyen iki kurt nedir.
( Allah-Kabe-12 ay-52 Hafta-iki Bayram.)
Bazen de;
Bir nedir, beş nedir,
Sınırdaki taş nedir?
(Allah, İslamın Şartı, Kabe) şeklinde basit sorular sorulur, doğru cevap alınamadığı takdirde, düğüncülere yarenlik mahiyetinde eziyetler verilirdi. Bu adetler, tamamıyla terkedilmiştir.
Yozgat Düğünlerinde Bayraktar Konuşmaları; Yozgat düğünlerinde kız tarafı hep ağırlanan nazı çekilen taraftır. Kızları gittiğinden biraz alıngan olurlar.Oğlan tarafı da, bu alınganlığı ve nazı memnuniyetle çeker. Bu naz düğünün başlangıcından sonuna kadar. zaman zaman naz, eziyet şekline dönüşür. Kaynana, kayınbaba, kayın düğün kahyası, sağdıç oğlan tarafının kimi varsa, kız tarafının naz ve eziyetinden nasibini alır. Üstü ıslananlar, yüzü karalananlar, tepesinde tezek yakılanlar, kağnının mazısına bağlanıp tepeden yuvarlananlar vs.
Bayraktarların atışmasında da mekanı kız tarafının bayrakçısı seçer. Bayrak sorularını da kız tarafı bayrakçısı Sorar. İşte size güzel bir örnek. . "Kız tarafının bayrakçısı, yapmak istediği eziyetin ölçüsüne göre, oğlan tarafının bayrakçı ve düğüncüsünü. üç beş tepe gezdirdikten sonra, kendince uygun bir yerde durur ve bayrağı diker.
Diğer düğüncüler ve bayraktar karşısına gelince atışma başlar.
-Selamünaleyküm gelenler.
-Aleyküm selam erenler.
-Yolda mısınız belde misiniz?
-Ne yoldayız ne belde, Resulullahın izindeyiz.
-Selamünaleyküm hazırlar.
-Aleykümselam hızırlar.
- Hazırlar kim hızırlar kim?
- Hazırlar sizinen biz, hızırları ne siz bilirsiniz ne biz.
- Söyle bakalım bayraktar, dünyadaki toprak ne kadardı,?
- Dünya bir avuç topraktır.
- Elif nedir, mim nedir. cim nedir ket nedir,
- Sorarım sana bayraktar, bunların cevabı nedir?
- Elif Allah, mim Muhammed, cim Cebrail, kef Kur'an'dır.
- Yer demir gök bakır, namazı nerde kılarsın?
- Cennette.
Daha sonra, kadınlar grubuna sıra gelir ve düğüncülerin (=Yenge) geldiğini görenler, düğün evi'nin kapısını kilitler ve gelen taraftan, "Kapı Açılmıyor" adı altında "Kilit Parası" alınır. Daha sonra, şayet, düğüncülere yemek ikramı yok ise, hemen çaylar içilir ve çeyiz yazımına geçilir. Bilirkişiler huzurunda liste halinde yazılan çeyiz karşılıklı atılan imzaların ardından arabaya yüklenir. Bu esnada, gelin adayının yakını tarafından "Sandık Kalkmıyor" adeti adı altında bahşiş istenir.
Daha sonra, gelin alma için, düğün evi'ne gidilir. Düğüncüleri gören kız yakınları, özellikle kız annesi, ciğer paresinden ayrılacağını yüreğinde hisseder. Kına gecesinde akıttığı göz yaşları yetmezcesine, yavrusuna sarılır bir daha sarılır;
Aşağıdan gelir ferman,
Kalmadı dizde derman,
Yavrum canım sana kurban.
Giydiği temelli yeşil,
Dola kollarını boynumdan aşır.
Talihsiz ananı da yavrum,
Arada sırada aklına düşür.
Annesinin göz yaşlarına boğulan gelin de, "Hem ağlarım, hem giderim" dese de, yine de içtenlikle ağlayarak, göz yaşlarına boğulur. Dudaklarından bir bir döker;
Kapımızın önü iğde,
İğdenin de dalı yerde,
Ne kötü kadermiş anam,
Her birimiz ayrı yerde.
Çiğ yumurta soyulur mu,
Gökte yıldız sayılır mı,
Gurbetteki kızın da anam,
Hiç hatırı sayılır mı.
Ak deniz, karadeniz,
Vurgun olur sarı beniz,
Söyle kurbanım anam,
Şu gurbet de bizim ne miz
Bu söylenen diyeşetler (ağıt), yerel ifadeyle "Bir evin tek kızı olup, akraba dışına gelin gidiyorsa" bir başka anlam taşır. Gelin giden kız ise, bu durumu anne ve babasına seslenerek, şu dörtlükle dile getirir:
Yok muydu ana, yok muydu,
Bir kız da size, çok muydu,
Emmim dayım içinde de,
Hiç mehellim yok muydu?
Harmanlarda malama,
Selam söyleyin babama,
Sanki kızı çokmuş gibi,
Attı beni yabana.
Yahut da, henüz küçük diyecek yaşta iken, "Ana Ocağı"ından ayrılan gelin, bu kez şöyle söyler:
Yük üstünde ala yılan,
Hopla gel, koluma dolan,
Benim gibi var mı acep,
Onbeş yaşında gelin olan.
Uzakta bulunması nedeniyle, kardeşlerinin düğününe iştirak etmediğini gören gelin, daha sonra ağlamasının teselli vermeyeceğini dile getirerek şu sitemde bulunur:
Sökme gardaş saçını sökme,
Söküp de dalına dökme,
Benim gönlüm sana küstü,
Ağlayıp da gönlümü etme.
Daha sonra, gelin hazırlıkları tamamlandıktan sonra "Kuşak Bağlanmıyor" adıyla alınan bahşişin ardından dualar eşliğinde baba ocağından alınan gelin hanım, gelin arabasına bindirilir. Bu esnada salavat ve tekbirler okunur. Artık, kız tarafına veda etme zamanı gelmiştir ve toplu halde vedalaşarak, oğlan tarafına hareket edilir.
Oğlan tarafında ise, arkadaşları tarafından kendisine tahsis edilen evde bekleyen damat adayı, tıraş olur ve banyo yaptırılır. Ayrıca, damat adayına refakat etmesi için bir de "Sağdıç" seçilir. Seçilen bu sağdıç'ın görevi ise, damadın gerdeğe girmesiyle sona erer. Düğüncülerin oğlan tarafına gelmekte olduğunu gören gençler asılı bulunan ''Türk Bayrağı"nı indirip, damat dan bahşiş almak için, yarışa girişirler. Sonunda bayrağı elde eden bir kişi, akşam damat adayından bahşişini alır.
Artık, gelin inme aşamasına gelinmiştir ve "Yol çağırttırma" adetine geçilir. Bu adete değişik bir ifade ile "Töre Takma" da denilir. Düğün kahyası yüksek sesle" Kaynanasından damızlık inek, kayın babasından bir camız, ... gayrimenkul "diye anons eder bu esnada da davulcu, davula 'güm' diye vurur. Düğüne katılanların bu adeti de gerçekleştirmesinden sonra, gelin adayı, arabadan iner. Yine bu esnada kaynana (=Kayınvalide) ile kayınbaba da oyuna iştirak eder. Derken, damat adayı, "Çerez Atma" adetini gerçekleştirir.
Yeni yuvasına ilk adımını atan gelin adayı, kapıya yağ sürer; küp kırar, kapıya çivi çakar. Bütün bu yapılanların amacı, yeni yuva ve ailesine uyum sağlaması temennisine yöneliktir.
Damat Kınası Yakma; Düğün merasiminin sona ermesiyle birlikte ortalıklarda gözükmeyen damat adayı, kendisine tahsis edilen evde yatsı vaktine kadar bekler. Tabii ki, gençler yalnız bırakmazlar ve çeşitli oyunlar da oynanır. Yatsı namazının ardından köy imamı veya bir başka bilirkişi tarafından "Damat Kınası Yakmak" üzere toplanılır. Kına ile birlikte gençlere dağıtılacak olan hediyeler hazırlanır "Buyurun gençler. arkadaşlar damat kınası yakalım" diye üç defa anons edilir. Hep birden "Allah hayırlı uğurlu eylesin" diye karşılık verilir ve kına yakılır. Bu adetin de tamamlanmasıyla çerezler yenilir ve artık, damat adayı zifafa girmek üzere buradan ayrılır. Fakat, gençler damadı yalnız salıvermezler, salavat ve dua eşliğinde köy içerisinde gezdirirler. Asıl, amaç, damat adayına unutulmaz bir dayak atmaktır. Çabuk ve dikkatli davranan damat adayı, yumruklarla tanışmadan gerdeğe girer. Aksi halde ise, arkadaşlarının yumruklarıyla tanışmaktan başka çaresi yoktur.
Zifafa (gerdeğe) giren damat, hayat arkadaşına hoş geldin eder. Ancak, gelin hanım da "Yüz Görümlüğü" adıyla bahşiş almayı da unutmaz. Daha sonra, gelin hanımın Baba Evi'nden getirdiği yiyecekler yenilir. Müteakiben, ikişer rekat nafile namaz kılarlar. Bu, bir nevi, şükür namazıdır. ilk günde kılıbık olmayıp, Kazak erkek olduğunu ifade etmek isteyen damat, pijamasına dikili olan çorabını çıkarmasını gelinden ister. Çorabı ilk hamlede çıkartamayan geline karşı sert bakışlarda güya, azar vurur ve böylece sert bir erkek olduğu imajını verirdi. Ancak, bu adet de, zamanla unutulur olmuştur. Sabah erkenden kalkan, yeni eşler, birlikte, aile büyüklerinin ellerini öperler. Bu, bir nevi teşekkür mahiyetindedir. Bu adet de tarihe karışmıştır.
Birkaç gün sonra ise, komşu kadınlar davet edilerek, "Kakül Kesme" adeti yapılır. Yine burada, gelinin kaküllerini kesen kadın, "Makas Kesmiyor" adıyla bahşiş alır. Kakülleri kesilen gelin, evin içerisine buğday serpeledikten sonra, mevcut topluluğun elini öper, çerezler yenilir ve ardından çerezi dağıtan kadın tarafından tepsi marifetiyle harçlık ve hediye toplanılır. Gelin odasının gezilmesiyle kadınlar topluluğu evlerine dağılır.
"El Öpme" adetini gerçekleştirirler. Bu esnada da, kayınbaba tarafından, yeni damada canlı hayvan veya ev eşyası gibi bahşişlerde bulunulur. |